YUNAN HEYKELİ
- Elanur Kıraç
- 26 Nis 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 28 Nis 2024
Yunan sanatının başlangıç noktasının Miken Çağı olduğu düşünülür. Miken sanatı dış görünüş ve içerik bakımından büyük ölçüde Girit etkisi altındadır. Miken Çağı bittiğinde yunan sanatı daha da gelişmeye başlamıştır.
Yunan Heykellerinde öncelik tekdüze bir ideal betimdir. Arkaik Dönem heykellerine bakıldığında birbirlerine benzerlik gösterdiği aşikardır. Vücut tipleri anatomik olarak gerçekliği yansıtmamakla birlikte ön planda olan bir erkek çıplaklığı bulunur. Mısır etkisinin görüldüğü geometrik tarzı benimsedikleri MÖ 8.yüzyıl sonları MÖ 7.yüzyıl başları sayılacak dönemde artık bu tekdüze sanat anlayışı yerini evrensel bir düşünceye bırakmaya başlamıştır.
Yunan sanatında erkek heykel tasvirlerine kouros , kadın tasvirlerine , kore ismi verilir.


kouros heykel örneği kore heykel örneği
Yunan Heykeli Arkaik Dönem eserlerine bakacak olursak en başta New York Kouros’unu örnek gösterebiliriz. Bu kouros daelitik tarzın bir örneğidir. Daelitik tarz; Geometrik tarzdan doğu esintili motiflere geçiş tarzı olarak açıklanabilir. New York Kouros’unun da mısır püskülü benzeri saçları ve doğuya özgü yüz şekliyle bu tarzın özelliklerinde kendini gösterdiğini söyleyebiliriz. Aynı zamanda Auxerre Kore'si de daelitik tarz içerisine girmektedir. New York Kouros’una göre daha geç zamanda yapılan bu kore çıplaklıktan uzak o dönemin doğu kadınının önemli bir tasviridir.
Zaman geçtikçe Yunanların sanata bakışları anlamlanmaya başlamıştır. Neredeyse her heykelin kendine özgü bir hikayesi ve yapılış amacı vardı. Özellikle tapınma kültürlerinin gelişmesiyle görünen adak heykeller ön plana çıkmıştır. Yunan Heykel Sanatı artık tekdüzelikten uzaklaşmış ve farklı bir sanat anlayışına ev sahipliği yapmaya başlamıştı.


New York Kouros’u Auxerre Kore'si

Klasik Çağ’a geldikçe artık neredeyse Arkaik Çağ gelenekleri terk edilmiş ve daha evrensel ve şu anın klasik sanatının temellerini atmıştır. Bu dönemde Arkaik Çağ vücut çıplaklığı yerini giysilere ve simgelere bırakmaya başladı. Artık heykeltıraşlar arası bir yarış haline gelen heykel yapımında, giysilerin dökümlü oluşunu veya yüzün estetik duruşunun izlerini görmeye başlıyoruz. Rekabetin meyveleri olan bu heykellere çoğunlukla Yunan Tanrı ve Tanrıça Heykelleri dahil oluyor.
Mısır Heykeli etkisinden çıkmaya başladıkça artık yunan stilinin izleri gözle görülür hale geliyordu. Heykellerin fonetik duruşları daha anatomiye uygun bir biçim alıyordu. Bunun en önemli örneklerini olimpiyat dönemi sporcuların yapılan heykellerinde görebiliriz.
Özellikle MÖ 450 yılında Heykeltıraş Miron Diskolobos (disk atıcı) Heykeli tarafından yapılan Diskolobos (disk atıcı) Heykeli yapılmış heykeller arasında en düzgün anatomiye sahip heykel olarak tarihe geçmiştir.

Bu çağa örnek olarak tunçtan yapılmış ve Delphoi’da bulunmuş Araba Sürücüsü Heykeli verilebilir. Bu heykel tiran Polizalo’nun siparişi üzerine yapılmıştır. Sert üslubu görmekte birlikte elbise kıvrımları ve yüzün de başarıyla uygulandığını görüyoruz.
Yunan Tanrı Heykellerine bakıldığında genelde çıplak tasvir edilirler. Bunun sebebi Tanrı’nın gücünü sergilemektir. Onun dışında gelen Tanrıça heykellerine baktığımızda çoğunlukla giyinik vaziyette görünür. Bunun da başlıca sebebi Tanrıça’nın kutsal oluşu ve namahrem anlayışından kaynaklıdır. Ayrıca dönemin sosyal koşullarına bakıldığında da çıplaklık kadın için pek hoş karşılanmayacak vaziyettedir. Bunlara ek olarak Tanrı ve Tanrıça heykellerinde genelde atribüler bulunur. Bu atribüler onların hangi gücü simgelediğinden kim olduklarına dair bir sürü ipucu barındırır. Mesela bakıldığında Zeus, genellikle elinde bir şimşek demeti, tahtın simgesi olan bir asa bulundurur. Demeter’e baktığımızda bereket ve bolluğun her türlü göstergesini görebilmekteyiz. Kafasında bulunan başak tacından tarımın anası oluşunu, elindeki meşaleden kızı Pershepone’yi arayışına kadar türlü hikayeleri gözlemleyebiliriz. Yani bakıldığı zaman Klasik dönem Heykelleri aslında sadece heykelden ibaret olmayabilir. Araba Sürücüsü Heykeli


Comments